Efendim 17. yüzyıldayız. IV. Murat zamanı. Hazerfan Ahmet Çelebi namında bir meraklı vatandaş takıyor kanatları, süzülüyor Galata kulesinden ve geçiyor Boğaz'ı. Vay efendim din iman elden gidiyor diye bağırıyor bir gürûh. Kim onlar? Dinciler, yobazlar, gericiler mi? Cık, cık efendim cık. Bu işin dinle imanla alakası yoktur, mesele rant meselesidir, ekmek kavgasıdır. Din iman elden gidiyor, ahir zamana geldik, kıyamet kopacak diyenler kayıkçılardır. Olur da Hazerfen bu icadın patentini alıp seri üretime geçerse işsiz kalırız deyü korkmaktadırlar. Çoluk çocuk evde ekmek bekliyor değil mi ya...
Bu memlekete matbaa nice seneler sonra geldiyse ecnebi diyarından, hattatlar işsiz kalmasın diyedir.
Aradan seneler, asırlar geçti, Cezayir'de metfun merhum Hezarfen Ahmet Çelebi'yi padişaha şikayet eden kayıkçıların torunları sahneye çıktılar bugünlerde. Noterlerden bahsediyorum. Meclisimiz fazla mesai etmiş, araba satışlarında noteri devreden çıkarmış.
Yüksek tahsillerini tamamlamış, bilmem kaç yıl avukatlık, iyi sicille hakimlik savcılık yaparaktan noter olabilmiş kişiler olmaz böyle şey diyesilermiş. Habere göre, noterlerin gelirlerinin ve iş yüklerinin üçte biri otomobil satışlarındanmış. İstanbul'da 250 noter varmış ve 2500 kişi istihdam edilirmiş. Kabaca bir hesap yapacak olur isek, iş yükü üçte bir oranında azaldığında göre noterler çalışan 800 kişiye yol görünüyor.
Peki, noter devreden çıkarılınca araç devir işlemleri nasıl yürüyecek? Trafik tescil şubelerinde. İstanbul'da 17 tane trafik tescil şubesi varmış. Noterlerimiz derler ki, bu 17 şube bu kadar işe yetişemez. Demek ki vatandaş tapu dairelerinde karşılaştığı manzaralarla bir de araba alıp satarken karşılaşacak. Bugün git, yarın gel... 5. kata çık, 6. kata in, memura bin, müdüre onbin, yan masaya verin, evraktan alın... Bu memlekette mülk sahibi olmak hep dert olmamış mıdır? Alıp sattıktan sonra da bitmez ki yükü. Paran mı var vergi, evin mi var, vergi, araban mı var, vergi...
0 yorum:
Yorum Gönder