zaman sadece birazcık zaman

Herkül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Herkül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2012 Çarşamba

Türk'ün Gücünü Dünyaya Gösteren Güreşçiler

Türk'ün Gücünü Dünyaya Gösteren Güreşçiler

PLEVNELİ GADDAR KEL ALİÇO (1844-1913)

Plevne'nin Ozikoviça köyünde doğdu. Yağlı güreşlerin en şöhretli ismi, başpehlivanlığı 27 kez kazanan Kel Aliço'dur. Kavasoğlu İbrahim Pehlivan tarafından Kara İbo ile birlikte Abdülaziz döneminde saraya alındı. Sert güreştiği için "gaddar" namıyla anıldı. Huzur güreşlerinde Sultan Abdülaziz'in başpehlivanlarından Makarnacı Hüseyin ve Arnavutoğlu Ali Pehlivanlarla güreşti. Kavasoğlu'ndan sonra Kırkpınar'a katılarak Sarayiçi meydanında efsanevi güreşler yaptı.

Kel Aliço'nun en ilginç güreş hikâyesi ise Koca Yusuf'la yaptığı karşılaşmadır. Aliço 1884'e kadar başpehlivanlık unvanını kimseye kaptırmamıştır. 1884'te Koca Yusuf ile tam altı saat güreştikten sonra cazgır ve hakem araya girerek güreşinizi berabere ayıralım derler, ama Aliço bunu kabul etmez ve şöyle der: "Bunun burasına er meydanı derler. Güreş bitene dek devam eder. Hem bu kızan da beni yenecekse yener". Bu sözlerden çok etkilenen Koca Yusuf, Aliço'nun elini öperek, "Ustam sen böyle dedin vücudumda derman kalmadı. Getir elini sırtımı yere vur" der. Aliço da böyle bir yiğidin Başpehlivan olmayı hakettiğini anlar ve onu 1885 yılının Kırkpınar Başpehlivanı ilan eder.

Aliço o kadar güçlü bir güreşçidir ki 70 yaşında iddia üzerine karşı karşıya geldiği çırağı Adalı Halil'i yarım saat içerisinde alt eder.


KOCA YUSUF


Ününü bütün dünyaya yayan bu büyük pehlivan 1857 yılında Bulgaristan Deliorman'a bağlı Şumnu'nun Karalar köyünde doğdu. Ufacık bir çocukken köyde danalarla boğuşmaya başladı, sonra kispeti ayağına geçirip güreşmeye koyuldu. Ünü önce Deliorman'ı, sonra Kırkpınar'ı kapladı. Türk güreşinin gelmiş geçmiş en büyük pehlivanı olarak ortaya çıktı. Avrupa ve Amerika'da yaptığı bütün güreşleri kazandı. 1898 yılında Amerika'dan dönerken bindiği vapurun batması sonucu öldü. Mezarı dahi yoktur.
Er meydanları Koca Yusuf'u ilk olarak güreş tarihimizin en büyük pehlivanlarından biri olan ve 26 yıl Kırkpınar'ın başpehlivanlığını elinden bırakmayan ünlü “Kel Aliço”nun karşısında tanıdı. Karşı karşıya gelen iki pehlivan yenişemedi, fakat 26 yılın başpehlivanı Aliço maçın sonunda Koca Yusuf'a şöyle dedi: "Bu meydan bundan sonra senindir artık. Senin gibi bir pehlivan ortaya çıktıktan sonra gözüm arkada kalmadan ayrılacağım buralardan. Ödül de, başpehlivanlık da senindir. İkisine de güle güle sahip ol. İkisi de sana helal olsun oğul"


Ve o günden sonra Türk güreşinde Koca Yusuf'un devri başladı. Er meydanlarında kasırgalar yaratıp rakip tanımayan bir kuvvet olarak ortaya çıkan ve yalnız cüssesinden ötürü değil, güreş değerinden ötürü de “Koca” sıfatını alan büyük Türk pehlivanı yenecek rakip bırakmadı. Bunu fırsat bilen açıkgöz organizatörler onu Avrupa'ya götürdüler.
Avrupa’dan sonra Amerika'da yaptığı güreşleri de kazanan ve dünyanın en ünlü pehlivanlarını sıraya dizen Koca Yusuf'a Amerika'da milyoner bir kadın aşık olmuştu. Bu kuvvet ilahından çocuk sahibi olmak istiyordu. Yusuf bunu işittiği zaman, “Ben buraya damızlık gelmedim” diye kükredi.
Avrupa ve Amerika'daki güreşlerinden 800 altın kazanmıştı Koca Yusuf. Bunları kemerine yerleştirip Fransız bandıralı La Buorgogne vapuru ile yurda dönerken bindiği gemi Atlas Okyanusu'nda sis yüzünden İrlanda bandıralı Cromartyshre gemisiyle çarpıştı. 721 yolcunun bulunduğu La Buorgogne, kaşla göz arasında sulara gömülüvermişti.

 

Bu kez denizin içinde bir panik başlamıştı. Denize dökülenler, filikalara atlayıp canlarını kurtarmak istiyorlardı. da can havliyle bir filikanın kenarına yapışmıştı. Filika'da bulunanlar onun heybetli vücudu ile sandalı devirmesinden korktular. Önce yüzüne, kafasına kürekle vurmayı denediler. Fakat dev yapılı adamın çelik pençeleri sanki filikaya kilitlenmişti. Yarılan kafasından ve suratından akan kanlar posbıyıklarının üzerine doğru iniyordu. Onun bu hali filikada bulunanlara daha büyük bir dehşet vermişti. İçlerinden canavar ruhlu bir tanesi filika içinde bulunan ve ipleri kesmek için kullanılan ufak bir baltayı kaptığı gibi o çelik pençelere vahşi bir ihtiras içinde rastgele indirmeye başladı. Bileklerinden kesilip kopan o çelik pençeler gevşedi ve Koca Yusuf'un o dev vücudu Atlantik Okyanus'unun derinliklerine doğru gömülüp gitti.



ADALI HALİL (1870-1927)

1871 yılında Edirne'ye bağlı Kilise köyünde dünyaya geldi. Yağlı güreşin unutulmaz ustası Adalı Halil, Kırkpınar'da tam 18 yıl başpehlivanlığı kazandı. Kara Mehmet Pehlivan'ın oğlu olan Adalı Halil, güreşi Kel Aliço'dan öğrendi ve bundan sonra yaptığı tüm güreş karşılaşmalarını 5-6 dakika içinde zaferle sonuçlandırdı. 1.98 boyunda ve 150 kilo ağırlığında olan usta pehlivan Avrupa ve Birleşik Amerika'da yaptığı güreşlerin sadece birinde yenildi. Amerika'da kendisine "Türk Aslanı" adı takıldı. Yağlı güreş kadar Grekoromeni de büyük ustalıkla yaptı.

İlk Grekoromencilerimizden olan Adalı Halil'e "köprüyü nasıl kuruyorsunuz" diye bir soru sorulmuş ve cevabı şöyle olmuş: "Köprü kurmak mı? Üzerimizden kimi geçirecektik ki köprü kuralım. Biz işimizi şöyle bir ayakta elleşivermekle bitirdik."
Paris, Viyana, Almanya, Boston, Chicago ve New York'ta çeşitli güreşler yaptı. Chicago'da yaptığı bir güreşte kaçak güreşen rakibine kızarak rakibini sararak kaburga kemiklerini kırdı. Bu isim ise zamanının ustalarından Tom Jenkins'di. Ona ne olduğunu soranlar şu cevabı aldılar: "Ne olduğunu anlamadım. Sanki üzerime bir duvar devrildi."

Adalı Halil, 1927 yılında Edirne'de vefat etti. Ömrünün son zamanlarında bile çamura saplanmış buğday yüklü kağnı arabasını dingilinden tutup kaldırmak suretiyle bataktan kurtaracak kadar büyük bir güce sahipti. Pehlivan Halil, Kırkpınar'ın mezarı ilk ziyaret edilen pehlivanlarından olmuştur.


KURTDERELİ MEHMET (1869-1939)

1869 yılında Deliorman'da doğdu. Küçük yaşta güreşe başladı. 1.92 m boyunda ve 148 kg ağırlığındaydı. 21 yaşında dünya çapında nam salmış güreşçimiz Koca Yusuf'un karşısına çıktı ve büyük övgü aldı. 1899 yılında Avrupa'ya gitti. Orada dönemin dünyaca ünlü güreşçilerini yendi. 1911'de 32 gecede 43 müsabaka yaptı ve "Cihan şampiyonu" ilan edildi. Dünyaya adını duyuran "Muhteşem Türkler" arasında yerini aldı.

11 Nisan 1938 yılında Balıkesir'de öldü. Yaşadığı köyde her yıl adına güreşler düzenlenir. Ayrıca Balıkesir'de ve Edirne'de heykelleri dikildi.





KARA AHMET

Türk güreşçileri arasında profesyonel dünya şampiyonluğunu kazanan ilk ve tek sporcu olan Kara Ahmet, 1870 yılında Deliorman'ın Hazergrat kasabasında doğdu. 20 yaşındayken başarılı bir pehlivan olarak İstanbul'a geldi. Ustası Hergeleci İbrahim pehlivandı. Kara Ahmet, Avrupa'ya gitmeden önce yağlı güreş devrinin en ünlü pehlivanlarından çoğu ile kapıştı.

Kara Ahmet'in zamanında Kırkpınar Başpehlivanlığı için mücadele edenlerin başında Koca Yusuf, Adalı Halil, Kurtdereli Mehmet, Hergeleci İbrahim, Çolak Mollave Çapur gibi aslar geliyordu. 1.80 metre boyunda, 105 kilo sikletinde ve ensesi 50 cm olan Kara Ahmet, bu ünlüler başpehlivanlık için güreş atarlerken onların arasına girmeyi başaramamış, bazen yenilmiş, bazen de pes ederek meydandan çekilmişti.
Kara Ahmet, 1897 yılında Avrupa'ya gitti. Paris'te kaldığı kısa süre içerisinde alafranga (grekoromen) güreşi öğrenerek çok sayıda güçlü rakibini kısa sürede tuş etmeyi başardı. Kara Ahmet'in dünya çapında üne kavuşması ise 1899 yılında Paris'te düzenlenen şampiyonaya katılarak altın madalya alması sayesinde oldu.


ŞAMDANCI KARA İBO PEHLİVAN

Bulgaristan'ın Plevne şehrine bağlı Lofça kasabasının Lefniça köyünde 1838'de doğdu. Akrabası olan Şamdancıbaşı Kavasoğlu İbrahim Pehlivan sayesinde saraya girdi. Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilişine kadar da sarayda kaldı. Haziran 1876'da saraydan çıkarıldıktan sonra bir süre Büyük Mandıra köyünde eşi ve çocuklarıyla çiftçilik yaptı. Tuhaf bir karakteri vardı. Güreşi ve gezmeyi çok sevdiğinden bir yerde uzun süre kalamazdı, bu nedenle de nerede ve ne zaman öldüğü bilinemedi.

Kara İbo, tutumluluğuyla ün salmış bir pehlivandı. Güreş yerlerine ancak mecbur olduğu için gider ve güreşçilerle birlikte bulunurdu. İçinde yalnızca en gerekli eşyaların bulunduğu bir odada yaşıyordu. Güreşten kazandığı ödülleri gidip almazdı. Fakir mahallelerini yalnız başına gezerken çok fakir zannettiği kimselere sadaka verirdi.

Kara İbo'nun en çok hayret edilecek tarafı çalışmasıydı. Güreşirken gayet zevkle ve incelikle güreşirdi, rakiplerini ilk elde yenmek istemezdi, çünkü hiç kimse kendisine uzun süre karşı durabilecek kudrette değildi. O rakiplerini önceden planladığı ve gayet dikkatle kombine ettiği bir oyunla yenerdi. Esasen onun için galip gelmek pek önemli değildi. Çok gözde ve eşine az rastlanır bir güreşçi olarak tanınmasına rağmen çok alçak gönüllü bir adamdı.

Kara İbo, her sene sonbaharın başında İstanbul'u terk eder, beş altı hafta görünmez, bir müddet sonra tekrar ortaya çıkıp eskisi gibi yaşamaya devam ederdi. Bu terk edişlerinden birinde geri dönmedi ve kimse de ona ne olduğunu öğrenemedi.

FİLİZ HASAN NURULLAH

1867 yılında Bulgaristan'ın Şumnu iline bağlı Bıyıklı köyünde doğdu. Türk güreş tarihinde olduğu kadar dünya tarihinde de çok büyük üne kavuşan bu pehlivan, 2.17 boyunda ve 208 kilo ağırlığındaydı. Filiz Nurullah yağlı güreş tarihimizin en cüsseli ve en ağır pehlivanıydı. Dedesi de pehlivan olan Filiz Nurullah, 16 yaşında kıspet giydi. Altı sene kadar güreşi öğrendikten sonra 22 yaşında Paris'e gitti.

Koca Yusuf'a çırak olduktan sonra, ustasıyla birlikte Türkiye'de yağlı güreş kovaladı. Ancak ağır ve kuvvetli olmasına rağmen yağlı güreşte Kurtdereli, Adalı ve Koca Yusuf ayarında bir başpehlivan olamadı.
Cihan Pehlivanı unvanı alan Kara Ahmet'le 4 Şubat 1900 günü altı bin seyirci önünde güreşti. İki saat süren müsabakada iki pehlivan da son derece yorulmuşlardı ve Filiz Nurullah'ın kısbetinin yırtılması ile müsabaka tatil edildi. İki pehlivan 11 Şubat 1900 Pazar günü ikinci kez karşılaştılar. Serbest güreş olan bu müsabakayı Filiz Nurullah 17 dakika 30 saniyede kazandı. Kara Ahmet kızgınlığından Filiz Nurullah'ın uzattığı eli sıkmadan ayrıldı. Üçüncü ve son güreş 18 Şubat 1900 Pazar günü yapıldı. Kara Ahmet'in yaptığı şiddetli hücum sonucu düşerek sırtı yere gelmiş, ancak kendi hücumuyla böyle bir şey olduğundan ve Filiz Nurullah da nezaket gösterek bu duruma itiraz etmedi ve güreşe devam etti. Hakemin kararına dayanarak galip geldiğini iddia edebilirdi. Ancak vatandaşı Kara Ahmet gibi Cihan Pehlivanı unvanını kazanmış olan bir babayiğidi ve taraftarlarını memnun etmek için isteyerek güreşe devam etmiş ve bu defa bir eser-i hatır olmak üzere mağlup olduğu söylenmektedir.
1894 yılında Paris'e giderek grekoromen güreşi öğrendi. Bu dalda adeta rakip tanımıyordu.



KATRANCI MEHMET PEHLİVAN

1859 yılında Bulgaristan'ın Şumnu ilinin Kadı köyünde doğdu. Daha sonraları Türkiye'ye göç ederek Karacabey'e yerleşti. 1892 yılında düzenlenen güreşlerde yeni yetişmekte olan Kurtdereli Mehmet pehlivanı ezerek yendi ve onun bir süre hasta yatmasına neden oldu. 1894 Mayıs ayında Manyas'ın Mürvetler köyünde yapılan düğün güreşinde Kurtdereli Mehmet Pehlivanla tekrar karşılaştı. Katrancı Mehmet Pehlivan iki sene öncesine oranla daha gelişmiş olan Kurtdereli Mehmet Pehlivan;ı bu müsabakada da yendi. Bu sonuç kısa zamanda yurdun her tarafında duyuldu ve herkes bu genç pehlivanı merak etmeye başladı.
1898'de İstanbul'a gelen menajer Doublier, Kurtdereli ile Katrancı Mehmet'i Paris'e götürdü. Le Velo gazetesinin Fofies-Bergere gazinosunda Ocak 1899'da düzenlediği "Paris Şehri Ödülü" yarışmalarına katıldılar. Bu yarışmalarda Katrancı Mehmet üç Fransız güreşçiyi yendikten sonra dördüncü güreşte 63 saniyede yenilerek grekoromen bilmemenin kurbanı oldu.

Katrancı Mehmet Pehlivan, 1925 yılında öldü ve mezar taşına da şu kitabe yazıldı.

Ah Mehmet mevt
Ünün vardı Türkiye'de,
Yenilmedin Avrupa'da.
Ahir ecel geldi ser'e
Bu kabirde yatan insan,
Katrancı Mehmet Pehlivan.
Oku bana bir fatiha
Ruhu olsun daima şadan.


Bu arada bende Bir Güreşçiyim :)


Koca Yusuf Şarkısı : Burası Er meydanı  İndirmek İçin BURAYA !!! Sağ Tıklayıp KaydetinAmelie - J'y suis jamais allé